WDL Demo Rss

Duygu...

Tam bir yıl sonra hava yine cehennem gibi. Uyku tutmuyor, düşüşünü bekliyorum sanki tutacakmışçasına... Sabah kahveleri, sigaraları, 'wish you were here' ve daha bir sürü şey, bıyıklı kadın... Seni çok özlüyorum.

Bu gün tam bir yıl oldu. Nasılsın acaba, yıldızlara yakın mısın? O fütüristik fantezilerin hala eskisi gibi keyifli geliyor mu? Dünyayı kurtarma planlarımıza siktir mi çektin? Çocuk gibi her daim yaralı kolların bacakların da kurtuldular mı senin haşarı, ele avuca sığmaz ruhundan? Sen de beni özlüyor musun oralarda, yoksa oralarda özlemek bile yok mu ki aslında? Nasıl görünüyorum oradan? Şimdi anladın mı her şeyi? Bambaşka mıymış aslında anlamını ararken delirdiğimiz şey? Yoksa piç piç sırıtıyor musun bunlara da yine? Bu 'hep aklıma düşme" işine ne diyorsun? Yoksa sen mi yapıyorsun bunu da sinsi sinsi? Keşke yanaklarından daha fazla öpseymişim, içimden ne geçiyorsa daha hızlı söyleseymişim dediğimi biliyor musun?

'Keşke'lerim için beni affet ruhumun birebir bir tarafı, ben de seni erkenden gittiğin için affetmeye çalışayım. Sonra bir gün bir yerde pek de bir şey olmamışçasına kahkahalar atarak aptallıklarımızı anlatmaya kaldığımız yerden devam edelim. Olmaz mı?

Hem saatlerce yazmak, hem de saatlerce susmak istiyorum hakkında...

Comments (2)

biz fani insanlar böyle yazarların tırnağı olabilsek mutlu olmalıyız.

belki de kabul etmeliyiz; suskunluk da dilin olanaklarından biri. susmak da konuşmaya dahil ve 'o anlatır' diyerek üç noktaya sığınmamız boşuna değil.

Yorum Gönder